18 Temmuz 2013 Perşembe

7-12. Haftalar Arası Günlerim

İlk aylarım çoğul gebeliğinde etkisiyle maksimum mide bulantısı, halsizlik ve uyku durumuyla geçti. En sevdiğim şey olan meyveyi bile yiyemedim, sadece tost, tuzlu kıraker, leblebi yiyordum. Zaten ilk aylar bebekler anne rezervlerinden beslenirmiş o yüzden korkacak birşey yok. Önceden aldığım fotoğraf işlerime devam ettim, bazı çekimler çok iyi geçti. Ama sonlara doğru bir kaç doğum çekiminde baygınlık geçirdim. Hatta Gebze'de olan bir çekimim en kötü günümdü sanırım. Doğum anına kadar yaklaşık 10 kez istifra ettim, tek dileğim doğum anı fotoğraflarını çekebilmekti. Ameliyathaneye girdim ama boynumdaki 2 makineyi taşıyamıyordum bir anda gözlerim karardı yere çöktüm, kalktım yine karardı yine çöktüm. Bebeği almaya başladıklarında bende denklanşöre baslamaya başladım ama ne çektiğimi kesinlikle görmüyordum, inşallah bişeyler çekmişimdir diyordum içimden. Kendimi ameliyathaneden zor attım. O gün çekim bitti ama bende bittim kendimi eve zor attım 2 gün kalkamadım yerimden.
Bu arada ramazan ayındaydık, Fatih oruç tutuyordu.İlk günler ona sahur ve iftar hazırlamaya kalktıysamda bu bir kaç gün sürdü. Mutfakta, ayakta duramıyordum, çok halsizlik vardı. İlk 12 hafta böyle geçti. 4. aya doğru bulantı şikayetlerim azaltı. 59 kg ile hamile kalmıştım ilk 3 ay kilo azalması yada artışı olmadı.

Sevgiler,
Üçüz Annesi Adayı


12. Hafta / (İkili Test ve Redüksiyon Yapmama Kararı)

Beklenen gün gelmişti, bugün her şey belli olacaktı. Hamile olduğumu çevremde sayılı kişiler biliyordu, bebeklerimin üçüz olduğunu ise çok az kişi biliyordu. Ne olacağını bilmiyorduk.

Rutin kontrolümüz için doktorumuza gittim. Bu hafta yapılan ikili testte detaylı ultrason taranması yapılıyor. Bebeklerin teker teker burun kemiği, ense kalınlığı, organları, kalp atışları vs. kontrol ediliyor. Burun kemiğinin olmaması yada ense kalınlığının fazla olması Down sendromu riskini gösteriyordu. Bu kontrole göre az gelişmiş bebek varsa redüksiyon için o seçilecekti. En başımdan beri içimde hiç bir kötü düşünce yoktu. Allah bize 3 minik mucize vermişti, onlardan hiç birine sağlıklı olduklarını bile bile asla kıyamazdık hele ki kalp atışlarını duyunca. Konrollere göre herşey yolundaydı. Hepsinin burun kemiği çok muntazam, ense kalınlıkları eşit, organları, elleri, ayakları herşey yerindeydi. Henüz erken olmasına rağmen cinsiyetleri 2 erkek 1 kız gibi göründü.

Redüksiyon yapılabilecek son haftaydı bu hafta. Doktorumuz danışmamız için  yüksek riskli gebelik uzmanı Perinatolog 2 profesörün ismini verdi: Prof Dr. Rıza Madazlı ve Prof. Dr. Recep Has. Her iki profesörün yakın tarihe hasta sayısı dolu olduğu için muayenehanelerine randevu alamadık. İnternet'ten yine aynı dalda Profesör Dr. Hayri Ermiş'i bulduk. Randevu alarak Nişantaşı' ndaki muayenehanesine gittik.

Hayri Bey redüksiyon taraftarıydı. Bize bir sürü olumsuz şey söyledi. Erken doğum ihtimalinin çok çok yüksek olduğunu, bebeklerin sakat yada zihinsel engelli olabileceğini, karar verirsek hemen bebekleri 2'ye indirebilecekti. Ona göre bu üçüzlerde tıbbi gereklilikti. Normalde hastane ortamında yapılan bu uygulamayı hemen oracıkta uygulayabileceğini söyledi. Ve sonradan anladık ki kötü ihtimalleri kat kat arttırmış, redüksiyonun getirebileceği risklerden neredeyse hiç bahsetmemişti. Bebeklerin hepsi sağlıklı olduğu için en ortada olan, erkeklerden birini indirgemeyi önerdi. Önerdiği bebek ultrasonda en hareketlisiydi.

Eşimin ve benim moralimiz çok bozuldu, kendimizi dışarı zor attık. Ben muayehanenin girişinin bulunduğu eski apartmanın kapısında yığıldım, ağlıyordum. Eşim ne olursa olsun benim yanımda olduğunu söyledi. Ama önce mutlaka başka bir uzman görüşü alacaktık. Tıbbi olarak şart değilse bir bebeğe kıyamazdık ama bunu bir uzmanın görüşüne de dayandırmayacaktım. Canımdan can gitti. Bu doktorun dedikleri ile hareket etmeyecektik. Ortada görünür hiç bir problem yokken, ihtimaller uğruna bebeklerden birine nasıl kıyardık, kıysak bile hangisine? Kim vermişti ki, biz alıyorduk o canı. Hem de bizim kendi canımızı?

Eşim hemen muayehanesinden gün alamadığımız Cerrahpaşa Tıp Fakültes hocalık yapan Prof. Dr. Perinatolog Rıza Madazlı'nın cep telefonunu buldu, zamansız bir şekilde telefon açtı. Kendisine muayehanesinin full olduğunu, randevu alamadığımızı söyledi. Üçüzlerimiz 12. haftada olduğu için bir karar verilecekti şimdi verilmeliydi.

Rıza hoca bize sakin ve rahatlatıcı bir ses tonuyla şunları söyledi:

"Üçüz gebelikte erken doğum ihtimali %20'dir. Redüksiyon  en geç 13.haftada yapılmasının uygun olur. Redüksiyona rağmen bebeklerin hepsini kaybetme riski %7 dolayındadır. Redüksiyon yapılsa dahi bebekler erken doğabilir. Redüksiyon kesin bir çözüm değil. Salı günü randevu almadan Cerrahpaşa Peritanoloji polikliniklerine gelin muayene edeyim (orada da randevular doluymuş), öyle konuşalım" dedi. İçimiz biraz daha rahatlamıştı. Az önce mutlaka alalım diyen bir hoca varken, neredeyse almaya gerek yok diyen başka bir hoca vardı.

Muayeneyi ve gerekirse müdelaheleyi Tıp Fakültesinde yapacaktı. Gerçekten iyi bir insan, bir doktor ve hocaydı. Bizi tanımıyordu, hiç bir çıkarı olmadan bize yardımcı olacaktı.

İnternetten yaptığımız araştırmalarda Türkiye'de üçüz doğumla ilgili doğru düzgün bilgiye ulaşamamıyorduk çünkü direkt 2'ye indiriliyordu. Yabancı ülkelerde ise üçüzler, ikiz kadar forumlarda okuduğumuz kadarıyla doğal bir şeydi, bir sürü anne üçüz gebeliğe devam ediyordu. Bebek indirgemek çok ciddi bir karardı. Son kararı vermek üzere salı günü Cerrahpaşa'ya gittik.

Rıza bey ultrasonda bebekleri kontrol etti. Hepsinin sağlıklı olduğunu sorunları olmadığını, sonlandırmak zorunda olmadığımızı, devam etme ve indirgemeyle ilgili riskleri değerlendirip son kararı bizim vermemizi söyledi.  Dördüz olsaydık belki redüksiyon önerecekti ama üçüzlerde redüksiyonun getirisi ile götürüsü yakındı. Bize kararı bırakmıştı ama getirisi ile götürüsü eşitti ve bebeklerin sağlıklı doğma ihtimalleri gayet yüksekti. Bu durumda bizim kararımız belliydi. Bu 3 bebeği de istiyorduk.

Riza Bey oradan uzaklaşırken bana "Her şey yolunda, merak etme, hamileliğin tadını çıkar." dedi:). Ömrümüzden ömür alan bir profesörden sonra, giden ömürleri ve fazlasını geri veren bir profesör çıkmıştı karşımıza.

Sevgiler,
Üçüz Annesi Adayı