10 Ağustos 2015 Pazartesi

Çizgi Film, Video, Televizyon ... Meseleleri

Malum, uzmanlar dil gelişimi için 0-2 yaş arası bebeklere tv izletmememiz gerektiğini bangır bangır söyleyip duruyor. Bu dönmede bebeği, tv, çizgi film, telefon gibi görsellere maruz bırakmak, sadece dil gelişimini olumsuz etkilemiyor, dikkat dağınıklığı, hiperaktivite bozukluğu ve konstantrasyon eksikliğine de sebep oluyormuş.
Uzmanlar böyle diyorda biz napıyoruz? Bebek ağlıyor mu hemen açıyoruz bir çizgi film anında susuveriyor. Yemek mi yemiyor oyalansın diye hemen bir müzik kanalı oh oh bin tane uyaran eşliğinde bebek hipnoza bağlıyor. En büyük kurtaricilarımızdan bir tanesi de reklamlar. Ne reklamı olursa olsun.
Peki b hiç mi izletmedik?  Birazcık izlettik tab:) İlk 5 ay 3 bebeğe yetişme telaşesi, acemilik, adaptasyon süreci derken tv açmaya falan hiç fırsatımız olmadığı için tesadüfen doğru bir şey yapmış olduk:) Bebekler 5 aylıkken ilk bakıcımız Filiz hanım bizi Kayu ve Top 50 English Hit Songs ile tanıştırdı. Bu ikisini bebekler sadece yemek yerken izlettik. Böylece bebekleri video eşliğinde yemek yemeye alıştırmış olduk malesef. Bir de arabaya 10 bölümlük bir Kayu DVD'si hazırladık, her kelimesini artık ezberlemiş olsak da yolculukta kurtarıcı oldu bizim için. Onun dışında normalde de evde TV pek açık olmadığı için TV'den yırttık en azından.
Kayu ve 50 hit songs dışında repertuarımıza Niloya,Pepe, chuchu tv, babytv çizgi filmleri, çizgetv çizgi filmleri yeni çizgi filmler eklendi.
Bu videoların çocuklar üzerindeki etkisi ise şöyle oldu; Nil İpek izlediği videolardaki çoğu şarkı ve repliği ezberlemiş durumda, Sina çok odaklanmasa da seyretmeyi seviyor, Tuna ise dalıp gidiyor, yemeği çiğnemeyi bile unutuyor. Böylece uzmanları kısmen tasdik etmiş olduk kısmen olmadık.

Bu arada eşim youtube'dan Türkçe, öğretici video aradı ama enteresandır hiç bulamadı. O da kendi hazırlamaya karar verdi. Bebekler için ilk kelimeler, hayvanlar, taşıtlar, sayılar, sebzeler, canlılar vs ile ilgili çok güzel videolar hazırladı. Özellikle bu videolar çocuklar için çok faydalı oldu. Youtube Fatih Mazı kanalından bu videolara ulaşmanızı tavsiye ederiz:)






7 Ağustos 2015 Cuma

Montessori Yöntemi ile Çocuk Yetiştirme

Bebek bakımı ve çocuk yetiştirmeyle ilgili her dönem yeni bir akım çıkıyor. Bir sonra çıkan akım eskisini çürütebiliyor, pekiştirebiliyor yada tamamen yok edebiliyor. Şahsen ben yeni çıkan bir kitaba yada kurala tamamen uymayı sevmem. Annelerimiz ve büyükannelerimizin tecrübe ve yöntemlerinide beğenir ve uygularım ama onlara da tamamen bağlı kalmam. Zaten her çocuk farklıdır derler ya bende 3 tane olduğunu düşünce çoklu kaynaktan faydalanmakta fayda var:)
Bize denk gelen akım Montessori eğitimi. Annelerimizin yetiştirme tarzına çok uymayan bu yöntemi %100 uygulamamasak da yapmaya çalışıyoruz.

Nedir Montessori Yöntemi;

İnternette bununla ilgili onlarca bilgiye ulaşabilirsiniz. Özetle bu yönteme göre her çocuk ayrı bir bireydir, özeldir ve özgürdür. Siz O'na gerekli imkanları sağlayın ve izin verin, gerisini kendisine bırakın. Kendi tercihlerini kendisi yapacaktır ve gelişimini kendisi tamamlayacaktır. Yaptıkları şeylerin sonucuna göre ona ceza yada ödül vermeyin.

Gerekli İmkanları Sağlamak Ne demek?

Burada dikkate alınması gereken husus, çocuğunuz da sizin gibi o evin bir bireyi ve sizin kadar evinde özgür yaşamaya hakkı var. Bunun için kendisine ait eşyalara rahatça ulaşabilmesi için rafların çocuğunuzun boyuna göre dizayn edilmesi ve oraya yerleştirilmesi gerekiyor. Yani,

Oyuncaklarını her zaman ulaşabileceği alt raflarda bulundurmak. Kendi istediği oyuncakla istediği oyunu oynamasına fırsat vermek.
Kendi kendine yemek yemesine, içmesine fırsat vermek.
Ayakkabılarını ulaşabileceği bir rafta bulundurarak kendi kendine giymesine fırsat vermek.
Ulaşabileceği raflarda kitap bulundurmak.

Kendi tercihlerini kendisi yapabilen, kendine güvenen, özgür ve  yaratıcı çocuklarınız olmasını istiyorsanız, çocuklarınızın sürekli arkasında olup yapmaya çalıştığı şeyi hemen siz yapmaya kalkmayıp,  çocuğunuza fırsat verin. Evim dağılır, kirlenir demeyin ve O'nun gelişimi için hazır oyuncaktan daha çok doğal malzemeler verin ve yaratıcılığını izleyin.

1 değil 3 çocuğum olduğu için ve hala düzenli bir bakıcımız olmadığı için gerek zaman gerekse enerji açısında bu yöntemi %100 uygulayabildiğim söylenemez. Ama yinede birşeyler yapmaya çalışıyoruz.
Mesela çocukların oyuncakları kendilerinin ulaşabileceği raflarda ve her zaman açıkta duruyor. İsteyen istediği oyuncakla oynuyor.
Ayakkabıları bizim ayakkabılığımızın alt rafında. Henüz kendileri giyemeselerde dışarı çıkacağımız zaman hepsi ayakkabılıktan ayakkabılarını alıp giydirmemiz için bize veriyor:)
Günde 2 kere kendi kendilerine yemeklerini yemelerine izin veriyorum. Yemekten sonra uzun bir temzilik ve toparlama süreci olsada buna değiyor.
Barbunya, makarna gibi doğal malzemelerle oyun oynamalarına fırsat veriyorum.
Oyundan sonra yerden onlarca barbunyayı, nohutu toplamak da zor ama napalım.
Düştükleri, kavga ettikleri zaman çok fazla müdahele etmemeye çalışıyoruz.

İşte böyle, kendimizce yavaş yavaş uygulamaya çalışıyoruz. İnşallah işe yarıyordur:)

































5 Mayıs 2015 Salı

Yabancı Bakıcı Meseleleri!!!



16 aylık olduk hala bir bakıcı tuturamadık ya! Allah'ım nerede yanlış yapıyoruz bize bir akıl fikir ver.

Zaten ilk 5 ay sağolsun annem hep yanımdaydı, ondan sonra bakıcıların biri geldi biri gitti. Başta gündüzlü bir bakıcı aldık, kendisinden memnunduk ama 3 ay sonra istifasını verdi:) Gerçi iyi de oldu çünkü yatılı bakıcı bizim için daha mantıklı olacaktı. Çünkü yakınımda bana yardımcı olacak kimse olmadığı için 3 bebekle gece gündüz uğraşmaya çalışmak çok yıpratıcıydı. Başladık yatılı bakıcı aramaya. Türkler pek yatılı bakıcılık yapmadığı için Özbekler ve Türkmenlerle olan mecburi ilişkimiz başlamış oldu. Yabancı bakıcı neden nasıl bulunur piyasası nedir bilmediğimiz için önce tüm tanıdıklara haber saldık ama onları bilen gören olmamış:) Aradığımız danışmanlık şirketleri de üçüz olduğunu duyunca uygun aday bulamadı. Biz de daha çok ev aramak için baktığımız sahibinden.com'a eleman ilanı verdik. Arayan arayana inanamadık. Geldiler, görüştük, yaparız ederiz dediler kimi sadece 1 gün kaldı ama standart 1 ay kalıp maaşlarını alıp gittiler. Tam da güvenmeye başlamışken tam da çocukları emanet etmeye karar vermişken bir anda gittiler. Şimdi eminim 3 çocuğa dayanamaz gider tabi diyorsun. Vallahi düşündüğün gibi değil. Ben zaten yapı itibariyle hiç patron ruhlu biri değilim. Elemana iş bırakmıyorum resmen. Fatih'te oldukça ilgili ve yardımsever bir baba. Maaş desen en az 2 askeri ücret veriyoruz. Bu parayı bir Türke versek mis gibi çalışır. Evde rahatlık desen o biçim. Odası, banyosu ayrı. Evindekinden daha az iş yapıp daha çok geziyor daha ne olsun. Peki bu yabancı bakıcılar kimdir, derdi nedir?

Görüşmeye gelen, bizde çalışan sonrada gidenlerde çıkardığım fikre göre Özbek ve Türkmen bakıcıların  genel özellikleri;
1) Hepsi memelekette ev yapmak için gelmiş buraya.
2) Çoğu kaçak çalışıyor, Türkçeyi hemen öğrenivermişler. Bırak Türkçeyi tüm Türk çakallıklarını da öğrenmişler.
3) Öncelikleri para para para. Aldıkları maaşın kuruşuna dokunmadan memlekete gönderiyorlar. İzin parası adı altında aldıkları (25-50 tl arası) para ile geziyor, izin günlerinde ortak kaldıkları evin kirasını paylaşıyorlar. Ayıptır söylemesi şampuanına ve tüm özel ihtiyaçlarına kadar sen temin ediyorsun.
4) Çoğu 1 yaş üstü bebeklerini bırakıp gelmiş. Kiminin kocası da burda lokantada yada inşaat işinde çalışıyorlar.
5) Çocuk bakımından ve hijyenden çok anlamıyor. Çocuk odasını temizleyen bir bakıcımın, odadaki halı dahi tüm sirkelenecek şeyleri odanın ortasına sirkelediğini farkettiğimde geçirdiğim şok gibi!
6) Türkiye'ye yeni gelmişse ve ilk işi sizseniz ilk 2 hafta çok iyi çalışıyor. Ondan sonra daha uzun zamandır burada yaşayan arkadaşlarının verdiği akıllarla çıktığı izinden tamamen farklılaşmış biri olarak geliyor.
7) Samimi gibi davranıyorlar ama 50 dolar fazla veren biri varsa, seni 3 çocukla bir anda tek basina sey gibi bırakıp koşa koşa gidiyorlar.

Ne yapmalı;

İşe aldığınızda eline bir günlük iş planı verin. Görevleriniaçık açık söyleyin sonrada iş yaptıramazsınız.
Yabancı bakıcılarla boşuna duygusal bağ kurmayın en samimi gibi görüneni bir anda bırakıp gidiveriyor. Bence belli bir samimiyette olsun herkes yerini işini bilsin mazallah benim gibi patron o bakıcı ben pozisyonuna düşmeyin.
Mümkünse çocuklarla kendiniz ilgilenin ona ev işi yaptırın.
Yaptığı işi takip edin. Dediğim gibi hijyen ve çocuk bakımında çok iyi değiller. Tecrübesiz biriyse herşeyi tek tek anlatın.

En son ve gerçekten bu sefer tamam dediğim, hem yaptığı işi, hem çocuklarıma olan sevgisini,ilgisini beğendiğim ve çocukları bırakıp artık iş hayatıma dönebilirim dediğim bakıcım da kaynanam hasta memelekete dönüyoruz diyip bir günde işten çıkıp, daha sonra gitmediğini öğrenince artık tamamen onlara karşı olan güvenimi ve inancımı kaybettim. Şu an yeni birisi var ama artık benim sürekliliği konusunda inancım yok.

Ne diyeyim inşallah bu sefer ben yanılırım.


Sevgiler

Üçüz Annesi



Edit: Fotoğrafta gördüğünüz 7. bakıcımız da 2. haftasını tamamladı ve görevini 8.bakıcıya devredip gidiverdi.















10 Nisan 2015 Cuma

Uyku Düzeni, Hayat Düzeni


Bana sıkça sorulan sorulardan bir tanesi de üçü aynı anda mı uyuyor, 3 bebeği nasıl uyutuyorsunuz, birbirlerini uyandırmıyorlar mı?  Neden uyku eğitimi?

-Öncelikli kural "uyku düzeni çoğul bebek sahibi aileler için şarttır". Anne, babanın kendine azıcık vakit ayırabilmesi ve bebeğin huzurlu uyuması için olmazsa olmazdır.
-Uyku uykunun mayasıdır. Bir çocuk ne kadar uyuyorsa, o kadar daha çok uyumaya alışır. Gün içi uyudu diye, gece uyumayacak diye bir kural da yok. Bebek ihtiyacı varsa uyumalı.
-Uyku düzenini tutturabilmek çok zor olmamakla birlikte, belli bazı şeyleri arka arkaya yapmanız gerektirir (rutin oluşturmak). Bunları yaptığınızda bebek artık uyku vaktinin geldiğini bilir kendini uykuya hazırlar.
-Büyüme hormonu 22:00-02:00 arası salınmaktadır. Bu nedenle bebekleri en geç 21:00 de uyuyor olması gerekli.
-Bir bebek uyandığında genellikle ağlaması ile diğer bebeği uyandırmaz.

Tabi herkes gibi biz de başta ayakta sallamak, kolda sallamak gibi geleneksel uyku yöntemlerini dener gibi olduk ama 1 değil 3 bebeğimiz olduğu için buna ne ayak dayanır ne kol diyerek hemen bu konuda uzmanlar ne demiş diye bir araştırmak yaptık.
İnternette ve kitaplardan bir çok yöntemden bahsediliyor . Bizim uygulamak için seçtiğimiz yöntem; Ferber Yöntemi.

Nedir Ferber Yöntemi?

Bu yöntemi bulan Richard Ferber çocuğa fırsat verirseniz kendi kendine uyur ama onu sallamaya, pışpışlamaya alıştırırsanız gece her uyandığında aynı şekilde uyumak ister diyor.

Uzmanlara göre uyku eğitiminden önce bebeğin bir hastalık yada diş çıkarma döneminde olmadığına, altının temiz olduğuna emin olmalı. Eğitimi verecek kişiler anne, baba, diğer yardımcılar bu konuda kararlı olmalı. Eğitimin vereceği günler bebek kendi yatağında yatmalı. Banyo, pijama giydirme, masaj gibi bir uyku rutini belirlenmeli ve eğitime başlanmalı.

Ferber yöntemi nasıl uygulanıyor?
Bebeğinizi hala uyanık ama uykuluyken beşiğine koyun. İyi geceler deyip, odadan çıkın.
Ağlamaya başlasa da odaya girmeyin.
Belirli bir süre sona odaya girin, ışığı açmayın, bebeği kucağınıza almayın. En fazla odada bir dakika kadar kalıp çocuğunuzu kısık ve sevgi dolu bir sele ve dokunuşlarla sakinleştirmeye çalışın. Ağlamaya devam ediyor olsa da odadan çıkın.  pışş pışşlayarak uyutmaya çalışmayın.
Her seferinde dışarıda kaldığınız süreyi biraz daha uzatarak 3’ücü aşamayı tekrarlayın.
Bu rutine yeterince uzun devam ettirirseniz. Dışarıda olduğunuz bir noktada çocuğunuz ağlarken uykuya dalacaktır.6- Eğer çocuk uyuduktan  sonra tekrar uyanırsa. 3’üncü aşamayı tekrar edin.7- Ferber’e göre;  hemen hemen bütün çocuklar 3 ya da 4 gecede deliksiz uyumaya başlıyor. Ferber bu sürenin maksimum bir hafta alacağını söylüyor. Eğer çocuğunuz çok inatçıysa ve geceler boyu denemenize rağmen sonuç alamıyorsanız. Bir kaç hafta bekleyip tekrar denemeniz öneriliyor.
Biz eğitime ne zaman başladık, başlamadan önce neler yaptık?

Uyku eğitimine bebeklerimiz 8. ayında başlamak istediysek de ağrılı diş çıkarma dönemlerinde tam olarak uygulayamadık. Asıl eğitime başlamamız 1 yaşları itibariyle oldu.
1. kural; anne, baba ve bakıcımız olarak bu konuda kararlı olacağımız konusunda anlaştık.
Kararlılık bu eğitimde çok önemli çünkü kararlı olunursa 2-3 gün içinde çözülebilecek bir durum uyku problemi.
2. kural;bebeklerin hastalık yada diş çıkarma döneminde ve herhangi bir sebepten dolayı ekstra hareketli ve huzursuz olmadığı dönemlerinde olduğuna dikkat ettik.
3. kural; bir uyku rutini belirledik. Bizim uyku rutinimiz şu şekilde;
Uykuya yakın saatlerde çok hareketli aktiviteler yapmıyoruz.
Yatırmadan önce altlarını değiştiriyoruz.
Tam 20:30'da üçünü birden yataklarına yatırıyoruz.
İçtikleri kadar süt veriyoruz. (İlk zamanlar 1'er şişe devam sütü içiyorlardı ama artık büyüdükleri için çok fazla içmiyorlar.)
Emziklerini veriyoruz.
Fon müziğini koyuyoruz, gece lambasını yakıp iyi geceler öpücüklerimizi verip odadan çıkıyoruz.

Yukarıdaki fotoğraf, uyku rutinimizi uygulanıp, bebekleri yataklarına yatırıp odalarından çıktıktan sonra uyumalarını kameradan izlediğim bir kare. Uyumayan bir tek Sina kalmış, O da bir kaç dakikaya dalacak gibi.

Bizim kuzuların gündüz uykuları fena değil ama nedense akşam uykusunda biraz daha dirençli oluyorlar. Kızımız genelde sorunsuz uyusa da bazen kucak istediği oluyor. Sina'yı tam uyku saatinde bir gülme tutuyor kendi yetmediği gibi Tuna'yı da yoldan çıkartıyor:) Buna rağmen 5 dk ile yarım saat içinde dalmış oluyorlar. Gece uyandıklarında ya susamış ya acıkmış yada emziklerini istiyor oluyorlar. Bu ihtiyaçlarını giderince mışıl mışıl uyumaya devam ediyorlar. Tabi arada Tuna'nın uyumama hatta anneyi de uyutmama nöbetleri olmuyor değil. Sözün özü uyku eğitimi başta çoğul bebek sahibi aileler olmak üzere aslında tüm bebekler için şarttır, huzurdur.


Zzzzz...

Sevgiler

Üçüz Annesi


30 Mart 2015 Pazartesi

Hello Baby:)



Avrupa'nın en büyük bebek mağazası Hello Baby'nin,  Bostancı E5 üzerindeki şubesi ben hamile kalmadan bir kaç ay önce açılmıştı. İhtiyacımız olacak tüm ürünleri toplu bir şekilde görmek ve bilgi sahibi olmak için hamileliğimin ilk aylarında bir kaç kere gidip gezmiştik. Avrupa'nın en büyüğü olduğuna göre üçüz bebek arabası bulabileceğimizi ummuştuk ama bu arabaları Türkiye'ye getirmiyorlarlarmış. E haklılar, bizde o uzun arabaları rahat rahat kullanacak yollar, asansörler, onları rahatça sığdıracak araçlar olmadığına göre. Biz de zaten bu yüzden vazgeçip bir ikiz bir de tekli araba almaya karar vermiştik.
Mağaza oldukça büyük ve nerdeyse aranılan herşey var. Oyuncak, bebek arabası, oto koltuğu, mama, oyuncak, şampuan vs. Herşey iyi hoştu ama koskoca mağazada bebek oyun salonunun olmaması çok saçma gelmişti bana.
Bu haftasonu oto koltuğu almak için tekrar gittikki ne görelim çok büyük olmasa da güzel bir oyun alanı yapmışlar. Çocuklar iki tepindi mutlu oldular:) Sanırım burayı e-bebek satın almış. Henüz ismi değişmemiş ama içeride değişiklikler başlamış. Bir de restorant kısmına çocukların yiyebileceği köfte gibi yemekler de eklerlerse çok güzel olacak.
Başta bu tarz mağazalar olmak üzere bence avm, restorant ve cafelerde 1-3 yaş arası bebekleride düşünmek lazım. Yani emekleyen ve yeni yürümeye başlayan bebekleri. Mesela bizimkiler henüz yürüyemedikleri için bebek arabasında çok sıkılıyorlar. Yere atalım emeklesinler, sıralasınlar da olmuyor. Geçen ay Dubai'deyken bir Avm'de görmüştüm. Avm'nin göbeğine kocaman bir bebek oyun alanı yapmışlar, sadece bu yaş grubu bebekler için. Müthiş bişey! Ben de oturdum internette oyun alanı olan yerler bakıyorum ama malesef bir çoğu şu an bize hitap etmiyor.
İnsan elin yabancı ülkelerine gidince özeniyor valla. İsveç'te de bebekler ve çocuklar için ne mekanlar vardı. Üstelik bunlar halka açık ücretsiz alanlar.

Buradan o koca koca Avm'leri yapanlara, güzel restorantları açanlara sesleniyorum. Çok değil şöyle küçük bir top havuzu, 1-2 güvenlikli salıncak, kaydırak ve tabiki temiz ve yumuşak bir zemin sizi tercih etmemiz için çok büyük bir sebep:)

Sevgiler
Üçüz Annesi

27 Mart 2015 Cuma

DSSK yani Dışarıda Sık Sorulan Sorular:)

Üçüz anne babası olmak, yollara döküldüğünüz andan itibaren türlü soruya maruz kalmak demektir. Çok klişe sorularımız var. Aykırı sorularımız var. Cevaplara inananlar var, inanmayanlar var. İyimserler var, duacılarımız var, daha da zor olacak beter olacakçılar var. Kendilerinin bir çocuklarını üçüzlerden daha zor olduğunu szannedenler var, var da var.

En sık sorulan sorular ve bu sorularda sıkılan anne-babanın verdiği saçma cevaplar;

Aaaaa ikiz mi?

Genelde bende ikiz arabasında oğlanlar,annede de tekli arabada Nil İpek oluyor. Avm'de, yürüyüşte eğer biraz mesafeli yürüyorsak ve meraklı kitle ilk oğlanları görüyorsa aaa ikizlere bak diyor. İkiz mi bunlar sorusu, her ne kadar iki kardeş bebek için normalmiş gibi görünse de yoo değil diyorum. Tabi bizimkiler ekseriyetle, aynı kıyafet ve ayakkabıyla olduklarından soruyu soran hafif bir afallıyor. Bu sefer 50g daha ağır olanın, abi olduğunu düşünüyor, diğeri en erken 9 ay sonra doğmuş kardeşi oluyor haliyle :) Ben hayır öyle değil, bunlar aynı gün doğdu diyorum. Kardeş mi değiller yoksa diye devam ediyor sorusuna muhatap kişi. Hayır kardeşler ama ikiz değiller, hem de aynı gün doğdular diyorum. Neyse muhatap "ama ben anlamadım, nasıl oluyor" diye soruyor. İkiz değiller, üçüzler! İkizi gördüklerinde meydana gelen mutluluktan, bir parça şaşkınlık ve korku moduna geçen kişiye verilebilecek yanıtlar aslında çok.
Ama biz tabiki sadece çok bunalınca böyle saçma cevaplar veriyoruz. Genelde, o kadar da korkunç bir şey olmadığını ispat etmeye çalışırcasına gülerek evet üçüz diyoruz
Çoğu zaman da biz ilerledikten sonra arkamızdan şu konuşma geçiyor; "İkizleri gördünüz mü çok tatlı, aa bi tane daha var". Bir kaç saniye sonra artık duymaya çok alışkın olduğumuz kısık ve şok olmuş bir ses tonuyla "üçüz mü yoksa aaa üçüz üçüz diyorlar"

Sahi üçüz mü?

Keşke bu soru ile bitse. Üçüz bebek insanı zorla sosyalleştirecek bir durum. Bu soruyu soran herkes sohbet etmeye başlıyor. Üçüz olduğunu öğrenen kişinin size özelmiş, mahremmiş demeden mutlaka ama mutlaka soracağı (default question) bir soru var, hazırlıklı olun.

Hafif kısık bir ses tonuyla "TÜP BEBEK mi?"

Tüp bebekse evet der kurtulursunuz. Tüp değilse ee nasıl oluyor sülalede var mı başka üçüz diyor. Hayır yok diyoruz. Eee nasıl oldu o zaman der gibi meraklı bir bakış atıyor. Ve iç sesim atağa geçiyor. "Yahu bebeğin oluşum şekli neden bu kadar önemli oldu sizin için. Ve neden kısık sesle soruyorsun, biz seninle 40 yıllık ahbabız da diğerleri duymasın diye mi bu sırrı. Ben sana soruyor muyum senin çocuğun nasıl oldu diye ki sorsam ne diyeceksin, normal yolla mı oldu diyeceksin? Normali ne ola ki:)Tüp yada başka bir tedavi yöntemi anormal mi?" İç sesim konuşmaya devam ederken cevabını alamayan meraklı kişi muhabbeti başka bir boyuta getirerek " Bizim de 9. dereceden kuzenin arkadaşının ikizi olmuş tüp bebek tedavisiyle":)))

Hepsi sizin mi?

Bu sorulardan sonra muhtemel gelecek bir soru da: hepsi sizin mi?  Eşim 80-90 kg olsa inanacaklar ama 55 kilo olduğu için en çok "nasıl taşıdın bebekleri, zor olmadı mı?" soruları geliyor. Hadi O öyle ama ben kilosuyla yere sağlam basan bir adamım, beni nasıl yakıştıramıyorsunuz?:)

Zor olmuyor mu bakmak, biz 1 taneye zor bakıyoruz ( 1 tane çocuğu olup, biz çok kolay bakıyoruz diyen çıkmadı)

Ben önceden türlü komik cevaplar veriyordum. Şimdi durumun ciddiyetini çabuk kavrasınlar diye çok zor diyorum. Kısa net. Çünkü insan bir yerden sonra tekrar ediyor kendini. Yanlarında 2-3 yaşlarında bir çocuğu olan aileler hemen atağa kalkıyor. "Bu velet 5 çocuğa bedel. Çok zor büyütüyoruz bunu." Bana kalırsa Allah insanlara baş edebileceği kadar yük veriyor. Bir kere nasıl eşit olur. Bebeklerimiz prematüre oldukları için ememiyorlardı. Anne sütü günde 1-2 kez alıyorlardı. Onu da biberonla vermek zorundaydık. Her seans biberonlar sterilize ediliyordu. Her beslenme seansı, her bebek için 1,5 saat sürüyordu. 40ml mamayı 1,5 saatte ememeyen bebekten sonra temizlenmesi gereken bir ton alet edavat çıkıyordu. Nefes alması hastanede düzene oturmuş 3 bebek bizimkisi. Kendilerinin üçüz bebeklerden daha zor bebeğe sahip olduğunu sanan, 40. haftada 3-4 kg bebek doğurmuş dertli anneciklere Allah'tan sevimli üçüz bebekler diliyorum:))

Zor ama Allah yardım ediyor dediğimiz felaket tellalcıları , daha dur hele ... şeklinde başlıyorlar korkutma girişimlerine. " Hele bir emeklesinler, hele bir diş çıkarsınlar, hele bir yürüsünler, hele bir ateşlensinler, hele bir sokağa çıksınlar, hele bir ... Yani bizi diri diri öldürüyorlar :) Başımızda bizim fark etmeğimiz ve onları görebildiği kötü birşey varmış gibi bize davranıyorlar.

Üçü aynı anda mı ağlıyor?

Bazen evet ama çoğu zaman hayır. Çünkü hepsinin ağlama nedenleri ayrı. Sina çabuk acıktığı için ilk ağlayan o oluyor. Açlık ve uyku ağlama sebepleri. Ali Tuna genelde uykuya dalamadığı zaman çok sinirli oluyor ve ağlamaya başlıyor. Nil İpek'in ek gıdalara karşı bir antipatisi var. Meyve, çorba, yoğurt vermezsen ağlamaz. Ama yemek zorunda olduğu için ağlaması kaçınılmaz. Ama ayni anda agladiklarinda ne oluyor? Kisa sureli minik bir kriz😃

Kaç kişi bakıyorsunuz?

yada

3 bebeğe bakmak zor olmuyor mu kaç kişi bakıyorsunuz, biz tek bebeğe anneanne, babaanne,anne, bakıcı tüm sülale anca bakabiliyoruz siz napıyorsunuz?
Ayda 1 değiştirdiğimiz bakıcıların, işe alışma devresini tamamladıktan sonra işi bıraktığı düşünülürse, o süreçte ne kadar yardımları olduysa o kadar oldu. Geri kalan tüm zamanda biz kendimiz bakıyoruz.

Tabi soru sormayıp biz de orda yokmuşuz gibi, gördün mü üçüzleri diyenleri, hiç birşey yapmadan selam verenleri, izin almadan bebeklere dokunanları (aa biblo gibi) sadece maşallah, Allah kolaylık versin diyenleri unutmamak gerek.

Sevgiler,
Üçüz Babası

23 Mart 2015 Pazartesi

Üç Bebek Annesinin, Halinden Şikayetçi Bir Bebek Annelerine, Bir BebekBakıcılarına ve Dünyaya İsyanı:)


Anne evinde yatarak geçen hamilelik günlerinden.





















Aşağıda yazacağım yazı, hiç bir sıkıntısı olmadığı halde (Allah kimseye yaşatmasın) hamilelik sürecinin çok zor olduğunu düşünen anne adaylarına, bir bebek doğurup isyan eden annelere ve bir tanecik bebeğe bakmakta zorlanan bakıcılara ve diğer çok bilmişlere gelsin. İstisnalar kaideyi bozmaz diyerek isyanıma başlıyorum:)

Siz! 9 ay mutlu mesut bebeğiniz büyümesini içinize sindire sindire, tadını çıkara çıkara, cicili bicili kıyafetler giyip ortada gerine gerine dolaşan, bazen kaprisli, çokca şımarık tavırlarla hamilelik dönemini geçiren anne adayları!
Siz! Dünyanın en zor işi olduğunu düşündüğü,(herkesi peşinde seferber ettiği bir hamilelik ve doğum süreci ardından)  bir bebek dünyaya getirip yanında en az 3-4 yardımcı kişi olduğu halde, gazıydı, beslenmesiydi, kakasıydı, uyku sorunuydu gibi doğal ve çoğu kontrol edilebilir süreçleri dünya meselesi yapan ve bunun adına "lohusayım ben" (?) diyen yeni annecikler!
Ve en gıcık olduklarım;
Siz! ne diploması ne sertifikası olduğu halde, hatta daha önce profesyonel bir çalışma hayatı bile olmayan, sanki aynı anda hem evinin temizliğini hem yemeğini yapıp, çocuklarına hiç bakmamış gibi davranan, tek bir bebeğe bakmanın dünyanın en zor mesleği olduğunu düşünüp, yok iş yapmam yok yemek yapmam, maaş+ssk+evdeki küçülenlerinizi isterim diyen bakıcı (?) hanımefendiler!

Size neden mi isyan ediyorum. Biraz dramatik gelebilir ama şöyleki;

Çünkü ben sizin gibi 40 haftalık rahat bir hamilelik süreci geçirip planlı programlı, süslü püslü hastane odalarında, doğum fotoğrafçım kapıda, herşey hayalimdeki gibi bir doğum yapıp,tek 1 bebek dünyaya getirip doğum sonrası onu öpüp koklayamadım. 32 hafta 5 gün, her anı riskli ve endişeli günler sonunda, beklenmedik bir anda 3 bebek dünyaya getirdim.(12. haftada profesörlerden bebeklerden birinin alınması daha doğrusu kalbine zehir enjekte edilerek öldürülmesi önerisi, 20.haftada servikal açılma yani düşük riski ile ev hapsinin başlaması, mümkünse hiç ayakta kalmama,tuvalete bile dikkatli gitme, hastane kontrollerinde tekerlekli sandalye ile dolaşma, 28. haftada kolestaz yani gebelik sarılığı, deli gibi vücudumun kaşınması, uykusuz geceler, 1 hamile kotu 2 hamile tişörtü, bol bol pijamalarla hamileliği tamamlama)

Doğum yapar yapmaz bebeklerime sarılıp onları koklamak yerine, onları sadece 5 dakika görüp, bebeklerim yoğunbakım odasında ben yukardaki odada 2 gece hastanede kaldım. Annemin özene bezene hazırladığı çarşaflar, nevresimlerle lohusa yatağım hazırlanamadı çünkü 15 gün boyunca hergün günde sadece 5 dk bebeklerimi görmek için hastaneye gittim geldim. Evde Onlar'ı düşünerek makineyle süt sağmaya çalıştım. Bebeklerime ilk kez 15 gün sonra dokunabildim. İlk aylarım onları doya doya sevip okşamak yerine, 7 aylık ve 2'şer kilo doğmuş minik bebeklerimi doyurmak, yıkamak, hastalıklardan korumak, onlara süt sağmak gibi yoğun bir tempo ile geçti. Onları alıp tek başıma dışarı çıkamadım. Bütün gün tek bir bebeği kucağıma alıp onu şımartamadım. Yada diğer aile büyüklerinin şımaratacağı kadar az değildi sayıları. Ve süreç boyunca bırakın insanlara naz, niyaz, kapris yapmayı yardım eden herkese minnettar oldum.

Bebek bakıcılarına isyanım ise şöyle. 3 bebek olduğunu duyunca zaten bakıcı bulmak imkansız gibi bir şey, hadi biri kabul eder gibi oldu, fiyatı 3 katına çıkarmak ne demek? 3 bebeğe bakmak zormuş, hadi, yaa ben neyin ne olduğunun hiç farkında değilim, değil mi? Ya hu senin kaç çocuğun var, kesin bir de peş peşe yapmışsındır Onlar'ı. Hatta çocuklarının bakımının yanı sıra evini toplayıp, yemeğini de yapmadın mı? Bu arada bu söylediklerim, daha önce 5- 10 yıllık tecrübesi olduğunu söyleyip (ya çocuklarına ya kardeşlerine baktığından bahsediyor) 3 bebek bakımı için acayip paralar isteyen ve çocukların altını değiştirip, yemeğini yedirmekten başka hiç birşey yapmayacak bayanlar için. Neyse bu bakıcı konusunu ayrıca yazacağım çünkü canım bu konuda çok sıkkın. Ama özetle söyleyeceğim şu ki, 3 bebek bakımı hiç de sandığınız kadar zor değil!

Nice insanlar çok istediği halde bebekleri olmuyor, niceleride kavuşamadan kaybediyor, yada türlü sıkıntılar çekiyor, çok sağlıklı olmayan bebekleri oluyor. Benim durumum riskli olduğu için hayalimdeki gibi bir hamilelik geçiremesem de, bebeklerim erken doğup, 15 gün yoğun bakımda kalmış olsalar da çok şükür sağlıklı bir şekilde kavuştum yavrularıma. Bu en büyük zenginlik. Bakımıymış, ağlamasıymış, kariyer hayatının bitmesiymiş, sosyallik kalmamasıymış değil sağlıklı bir şekilde kavuştuğunuz canınızın parçasına konsantre olun. Hamilelik, annelik dünyanın en güzel ve değerli duygusu olduğunu unutmayın!
Yani özetle demek istediğim halinize şükredin ve sağlıklı geçen her anınızın TADINI ÇIKARIN!

Sevgiler,
Üçüz Annesi

22 Mart 2015 Pazar

Pazar Gezmesi

Gayet uykusunu almis, dinc, dinamik ve kendi gibi bizi de uyutmamakta kararli Tunamatik sayesinde bu sabah gune saat 06:30'da basladik. Saat 07:15 gibi diger saz arkadaslari da eklenince Pazar sabahi biraz daha uyuyabilmek hayal oldu bize.Gerci gunlerin, aylarin, mevsimlerin artik pek bir farki kalmadi bana. Cogu zaman "bugun gunlerden neydi" modunda geciyor gunlerim. Pazar gununde bir farki kalmadi.
Neyse kuzularla yatak keyfiydi, kahvaltilariydi, odalarinin toplanmasiydi, biberonlarinin yikanmasiydi derken saatin hala 09:00 oldugunu farkettim. Erken kalkmanin guzelligide bu iste. Ofis calisma hayatimdan kalan erkenden uyanmanin MECBURİ oldugu durumlardan her zaman nefret etmis olsam da, isimi bitireyim hemen uyuyacagim diye kararlar alsam da kalkar kalkmaz tum fikrim degisiyor. Sanki 1-2 dk once, icimden pis pis soylenen ben degilmisim gibi, "ne iyi yaptim da uyandim, oh gun bana kaldi, hergun erken kalkicam" moduna giriveriyorum. 7. Ve umarim bu sefer uzun soluklu olmasini hayal ettigim sonuncu bakicimiz (aslinda yardimci diyelim) bugun izinli olunca, biz de hazir erken kalkmisken bugunu ailece gecirelim dedik. Hamileligim oncesinde, sirasinda ve sonrasinda sıkca gittigimiz Cemil Usta'ya kahvaltiya gittik. Pazar gunu acik bufe kahvaltisi oldukca zenginmis. Biz kahvaltimizi yaparken cocuklar uyudugu icin keyifli bir kahvalti yaptik. Bu arada yine gelenin gecenin goz hapsindeydik. Üçüz bebek sahibi olmak unlu olmak gibi bisey. Once yogun ilgi cok hosunuza gidiyor, bir sure sonra duruma alisinca siradanlasiyor. Ama sorular fiks! Birinci banko soru, üçüz mu? (he he evet) Ardindan hepsi erkek mi? ( yok pembeli, saci tokali olan kiz) Sonra, zor olmuyor mu? ( e zor tabi), ondan sonra, tek mi bakiyorsunuz? ( bakici kacmissa, evet)... boyle uzayip gidiyor muhabbet. Neyse biz kahvaltimizi yaptik, cocuklar uyandi. Onlara da bir seyler yedirmeye calistik ama pek yemek istemediler. 
Bu arada 3 bebekli bir aile olarak Cemil Usta'ya neden mi sık gidiyoruz?
1- Bize yakin
2- Yemekleri cok lezzetli. Ama en onemlisi
3- Kocaman bir bebek bakim odasi ve oyun salonu var.
Bebekli ve cocuklu aileler icin bu tarz mekanlar nimet.
Gerci bugun hem kalabaliktan hem de salgin hastaliktan korktugumuz icin cocuklari oyun salonuna goturmedik. 
Kahvaltidan sonra Bostanci sahilde biraz hava alalim dedik ama hava her ne kadar gunesli olsa da cocuklar icin hala cok soguk oldugundan fazla kalmadik. 
Erken baslayan pazar gunumuz disarda kahvalti, kisa bir sahil turu, evde baba yapimi pizza, anne yapimi kofte keyfi, bici bici ve uykuyla bitti. İnsanlik icin siradan biz üçüz ailesi icin yogun bir gun oldu:) Yeni hafta senden beklentilerime gelince, lutfen hava artik isinsin, cocuklar oyuncak kavgasi etmek, birbirlerini isirip sacini cekmek yerine, yurumektir, konusmaktir gibi faaliyetlere gecsinler. En onemlisi kazasiz, dertsiz, huzurlu bir hafta olsun.

Sevgiler,
Üçüz Annesi

5 Şubat 2015 Perşembe

İlk Saç Traşımız

Tuna ve Sina'nın saçlarının önlerinden azcık aldırdık. İlk traşımızı babamızın berberinde olduk:)
Hiç huysuzluk yapmadık.

Sevgiler,
Üçüz Annesi