25 Ocak 2014 Cumartesi

Kuzularla Geçen Günler

17 Ocak'ta kuzularım tam 1 aylık oldular. Bugün itibariyle de 3 haftadır birlikteyiz. Zorlu geçen ilk günlerden sonra artık yavaş yavaş birbirimize alışmaya başladık diyebilirim. Daha doğrusu bu tempoya, uykusuz gecelere ve büyüdükçe artan huysuzluklarına alışmaya başladık. Normal doğum haftalarına yaklaştıkça hareketlilikte artmaya başladı. İlk günlerdeki sürekli uyku halleri kalmadı artık. Yemek saatlerini dakika şaşmıyorlar. Beslenmelerine yarım saat kala Tuna ve İpek çığlıklar koparırcasına ağlamaya başlıyor. Sina'mız biraz tembel ve iştahsız.
20 Ocak'ta 1.ay kontrolleri için doktora gittik. Taburcu oldukları zaman gittiğimiz çocuk doktoru (Prof.) yerine  arkadaşlarımızın önerdiği yine Medical Park'ta başka bir uzman doktora gittik. 3 bebeğimizle aynı anda ilk defa dışarı çıkmış olduk. Hastaneye Fatih, ben ve kayınvalidem gittik. Nasıl yapıcaz idare edebilir miyiz derken gerçekten zor olduğunu gördük. Kayınvalidem Sina'yı beslerken bizde diğer ikisini muayeneye götürdük. Tuna'm 3090 gr 49 cm olmuş. Her hangi bir problem görülmedi, mama dozajını 100 cc'ye kadar artırmamızı söyledi doktorumuz.  İpek'im 3260 gr 50,5 cm olmuş. Doktor biraz fazla kilo almış olduğunu söyledi o yüzden mama dozajını arttırmayacağız. Sina'mız da 2850 gr 49 cm olmuş. Diğerlerine göre az olsada kilo alımı gayet normalmiş. Biraz iştahsızlık varmış bu da çok normalmiş. Bebeklerim Hepatit aşılarını olduktan sonra diğerlerini de beslemeye başladık. Daha sonra oğlanların TSH'larına bakılması için kan verdik. Ve en iğrenç kontrol olan Rop muayenesi (Göz, retina kontrolü) 40 dakika boyunca bebeklerimin gözlerine damla damlatıp kontrole çıktık. Bebekleri sırayla aldılar. Daha önce yoğunbakımda diğer bebeklere bu kontrol yapılırken seslerini daha doğrusu çığlıklarını duymuştum. Çok sinir bozucu ve bebekler için acı verici bir muayeneydi. Çok şükür ki bir sorun görülmedi. 2 hafta sonra tekrar kontrol edilecek:( Neyseki hastane maceramızı kazasız belasız atlatmış olduk. İşitme kontrolü için Marmara Üniversitesi'nden randevu almamız gerekiyormui, en geç 3 ay içinde onu da yaptırmalıyız.
Bu hafta annem dinlenmek için eve döndü, kayınvalidem geldi. Hala bakıcı da bulamadık. Çok umutlu olduğum yabancı bir kadınla yatılı bakıcılık için görüşmemiz olmuştu ama kadından ses çıkmadı daha sonra. İnşallah en kısa zamanda şu bakıcı işini halledebiliriz.
Günler evde bebek beslemek, altlarını değiştirmek, süt sağmak, 2 günde bir banyo yaptırmak, sürekli ama sürekli çamaşır yıkamak, mümkün olan vakitlerde yemek yemek ama en çok ta bebeklerimizi doya doya sevmekle geçiyor. Tunacık ana kuzusu olma yolunda attığı önemli adımlarda başarılı olmak üzere. Yatağında yatmak yerine sürekli benim yanımda olmayı tercih ediyor. Öyle bir bakıyor öyle bir dudak büzüyor ki gelde dayan. Tabiki hemen kucağıma alıp sevmeye başlıyorum. Fatih her seferinde canım alıştırma 3 kucağın yok desede napayım dayanamıyorum. İpek'im tam bir prenses. Karnı acıkınca anında yemesi gerekiyor yoksa bir anda cadılaşabiliyor. Karnı doyuncada güzel güzel uyuyor. Sina kuşum mama yerken dünyanın en zor işini yapıyor sanki. O'na yemek yedirmek bir sanat. En kısası 1,5 saat süren beslenme seanslarında başarılı olurak ne mutlu bize. Döke saça yedirmeye çalışıyoruz işte.
3 bebekle hayat nasıl derseniz tek kelimeyle muhteşem. Bir tanesini eksik düşünemiyorum, sanki hep varlardı hayatımızda. Elbette üçüz bakımı zor ve bundan sonra çok daha zor olacak ama herşeye değiyor. Hele bir de bizi tam olarak görmeye, tanımaya, tepki vermeye başladılarmı tadından yenmez hale gelecek.
Bu arada bizim mama seansı başlamak üzere, odadan sesler gelmeye başladı ve yazım burada sonlanıyor:))

Sevgiler,
Üçüz Annesi

11 Ocak 2014 Cumartesi

Bebeklerimizle Evde İlk Haftamız Durum Değerlendirme:)

01.01.2014 Çarşamba günü Nil İpek, 03.01.2014 Cuma günü Tuna ve Sina evimize geldi. Nil ile geçen 2 gün bizim için inanılmazdı. 3 kişi bir bebekle başa çıkamayınca oğlanlar gelince ne yapacağız diye kara kara düşünmeye başladık. 2 gün sonra oğlanların da taburcu edileceği telefonu geldi. Önce Nil'i kontrole götürdük. 3 günde 110 gr almıştı, hiç fena değil. Doktorumuz herhangi bir sorun görmedi herşey yolunda gitmişti çok şükür. Nil'i eve bıraktıktan sonra oğullarımızı almak üzere hastaneye gittik.

Evet bizim için asıl macera Sina ve Tuna'da eve geldikten sonra başladı. 3 bebeği yatak odamıza koyduğumuz büyük park yatağına dizdik. Üçünü ilk kez yan yana görüyorduk, inanılmaz güzellerdi. Üçünün daha 2 hafta önce karnımda olması inanılır gibi değil.

Evde şimdilik 3 kişiyiz; annem, fatih ve ben. Yani kişi başına 1 bebek düşüyor. Tabi ki iş paylaşımı yapıp herkes kendine bir bebek seçti. Annem hemen prenses Nil İpek'i kaptı ben Tuna'yı aldım, Fatih te Sina'yı. Yapmamız gereken 3 saatte bir en az 45 cc olmak üzere bebekleri mama yada yettiği kadar sütle beslemek, her beslemede altlarını değiştirmek, gazlarını almak, gün aşırı yıkamak, arta kalan her vakitte dinlenmeye çalışmak. Yanlız bir sorun vardı, her bir besleme en az 1-1,5 saat sürüyordu hele Sina'nın hepten uzun sürüyordu çünkü emme refleksi diğerlerininki kadar gelişmemiş ve sanırım mamayı çok sevmiyor. 1,5 saat besleme yapıp bebekleri uyutunca diğer besleme saatine sadece 1,5 saat kalıyor ki hala yapacak o kadar çok iş olduğu için dinlenmenin imkanı yok. Sina ve Tuna'nın doktor kontrolleri de iyi geçti. Onlarda da herşey yolundaydı. 3 günde Sina 100 gr kadar tuna 160 gr kadar almıştı. Bu arada şu ara aşırı yaygın ve çok teklikeli olan H3N2 grip virüsünden dolayı doktorumuz ziyareti yasakladı. Bebekler çok minik oldukları için hemen virüsü kapabilirlermiş, vücutları dirençli olmadığı için iyileşmeleri çok zor olabilirmiş. Bu yüzden bir süre ziyaretçi almayacağımızı sevdiklerimize söyledik, onlarda anlayışılı oldular bu konuda sağolsunlar. Bizler de grip aşılamızı olduk.
Tuna ve İpek bir kaç gün içinde daha iyi beslenmeye başladılar, en fazla 1 saatte besleme işi bitiyordu. Tabi alt değiştirmesi, göz damlası ( Tuna'nın tek gözünde çapak oluşmuş), burun tıkanıklıklarının açılması (Sina ve Tuna'nın) derken yine 1,5 saat sürüyordu. Fatih Sina ile özel ilgileniyor. Çok yavaş besleniyor ve çok fazla hava yutuyor bu yüzden her 2-3 yudumda bir gazını almak gerekiyor. Sina'yı az az ve sık sık beslemeye karar verdik. İpek ve Tuna 3 saatte bir 60-70'er cc mama alabiliyor artık, Sina ise 2 saatte bir 45 cc kadar alıyor. Toplamda hepsi hemen hemen aynı miktarda beslenmiş oluyorlar.

Biz mi nasılız sanırım yavaş yavaş alışıyoruz duruma o kadar tatlılar ki zevkle geçiyor her anımız ama yorulmuyor muyuz hemde nasıl. Günler o kadar hızlı geçiyorki bir bakmışız mola vermeden akşam olmuş. Gelen aramalara dahi cevap veremiyorum.  Gece uykusuzluktan komik komik şeyler oluyor. Bazen üzerimde bir bebekle uykuya dalıyorum bazen beslediğim bebeğin hangisi olduğunu karıştırıyorum.

Bakıcı arayışım tam hız devam ediyor. Bakıcı adaylarıyla görüşüp konuştukça da ağzım açık kalıyor. Tabiki 3 bebek olduğu için tarifede ona göre olacak ama bari istedikleri ücrete göre diplomalı yada eğitim verebilecek kadar bilgili-deneyimli olsalar bari. Şartlar fena olmuş:) Valla boşuna okumuşuz, bakıcı olsaymışız diyorum. Neyse şimdiye kadarkiler içime sinmedi. Yatılı düşünmüyordum ama şimdi acaba olabilir mi diye düşünmeye başladım. Çevreme haber saldım inşallah şöyle genç, dinç, deneyimli, kültürlü biri çıkar.

Bu arada 3 bebek olduğu için herşey çok pratik olmalı bizim için. O yüzden işe yarar herşeyin makinasını alıyoruz yavaş yavaş. Sterilizatör, mama ısıtma makinası, tartılar, çeşit çeşit biberonlar ki bizimkiler Dr. Brown'un cam biberonunu beğendiler. Bu biberon yenidoğanlar için üretilmiş, hava yutmaya engel oluyor, reflü-kolik olmasını engelliyormuş. Mama olarak ta Aptamilin prematüre maması Prematil'i kullanıyoruz.

Gün içinde çay bile içmeye vakit bulamazken bugün mucize bir şekilde 1,5 saattir serbestim. evde annem, Fatih ve bebekler uyuyorken bende sıcağı sıcağına şu bir haftamızı özetleyeyim dedim.

Sonuç; Bebeklerimiz her biri o kadar güzeller ki bakmaya, koklamaya, öpmeye ( tabiki öpücem seyretmek için mi doğurdum:) ) doyamıyoruz. Yavaş yavaş kilo aldıkça değişmeye ve daha da güzelleşmeye başladılar.
Nil İpek şu an 2600 kg civarında, tam bir prenses.Anneannesi onu sahiplenmiş durumda, her gün düzenli olarak esneme ve gevşeme hareketleri yapıyorlar:)
Tuna şu an 2600 kg civarında. çok fena bir şey. Ağzını kuş kuş bir büzüşü, gözlerini kocaman kocaman açışı var ki ısırmamak mümkün değil.
Sina 2400 kg civarında, nazlı bebeğim. Babasının özel bakımında. Ten rengi açıldı kilo aldıkça daha da tatlılaştı.
Anneanneleriyle fırsat buldukça fotoğraflarını çekmeye çalışıyoruz.

Sevgiler,
Üçüz Annesi


8 Ocak 2014 Çarşamba

Bebeklerimizin Taburcu Oldu:)

Veee beklenen gün geldi. Nil hakkında bir kaç gündür artık biberonla beslenebiliyor deniyordu. Bu bize yakında teslim edileceğinin sinyalleriydi. Nil Doğumundan 14 gün sonra bize teslim edilecekti. Yoğun bakım doktorumuz Yeşim hanım 1 gün hastanede geçirirsek en azından biraz pratik kazanacağımızı söyledi. Biz de öyle yapalım dedik.

31 Aralık'ı 1 Ocak'a bağladığı gece yani yılbaşı gecesi kızımızla birlikte hastanedeydik. Yanımızda dünyalar güzeli kızımız, bir kaç kat altta oğullarımızla birlikte hastanede de olsak bir aradaydık. Bundan güzel yılbaşı olabilir miydi?
Hastanede gecemiz genel olarak, 3 saatte bir süt sağmak, 3 saatte bir Nil İpek'i beslemek, alt değiştirmek ve banyo-masaj yapımı hakkında eğitim almakla geçti. Prematüre bebekler uykuya çok meyilli oldukları için besleme dışında bir sıkıntı görünmüyordu.Hatta kolaymış ya diye düşündük:)
Ama eve geldiğimiz andan itibaren gerçeklerle karşılaştık. Yanımızda hemşire yoktu artık tamamen bize kalmıştı işler. Yapmamız gereken şey; günde 8 kere yani 3 saatte bir Nil'i 45 cc mama (3 yemek kaşığı) yada anne sütü le beslemek. Yazarken ne kadar da kolay yazıyorum.  Evet emme, yutma refleksi gelişmişti kızımızın ama henüz çok yeni olduğu için her bir besleme 1-1,5 saat sürüyor. İlk gecemiz fena geçti. Azıcık mamayı yedirebilmek için 1,5-2 saat uğraşıyorduk sonra 2. besleme zamanı geliyordu. gazını almayı da beceremedik. İlk gece sanırım 3-4 posta kıyafet değiştirdik. Evde annem, Fatih ve ben vardık ve tek başına Nil'e yetemiyorduk. İkinci gece de aynı zorlukta geçince iyice korkmaya başladık. Daha 2 tane daha gelecekti eve. Hangi birine nasıl yetişecek, ne yapacaktık. 2 gece toplam 4 saat uyumadık. Cuma günü Nil İpek'in doktor kontrolü vardı, hastaneye gidecektik. Sabah gelen bir telefonla oğullarımızında aynı gün taburcu olacağını öğrendik. Hem çok sevindik hemde başımıza neler gelecek diye kara kara düşünmeye başladık. Sabah Nil'i kontrole götürdük. 2 günde 110 gr almış, hiç fena değil. Doktor herhangi bir sorun görmedi. Bu ara aşırı bir grip salgını olduğunu, prematüre bebeklerin bünyeleri çok hassas olduğu için hemen virüs kapabileceklerini o yüzden bir süre misafir kabul etmememizi, kendimizin de grip aşısı olmamız gerektiğini tembihledi. Ayrıca evde benim dışımda en az 3 kişinin olması gerektiğini, benim gündüz dinlenip akşam görevi devralmam gerektiğini belirtti.

Nil'i kontrolden sonra eve, anneme bıraktık. 2 ana kucağını daha kucaklayıp oğullarımızı almaya gittik. Oğullarımız yan yana aynı kuvzdelerdi. Hemşireler bize besleme ve emzirme denemesi yaptırdı. Sonra kıyafetlerini giydirip taburcu ettiler kuzularımızı.

Medical Park bebek yoğun bakım ünitesi başta doktor Yeşim Coşkun olmak üzere, işini severek yaptığı belli olan ilgili hemşireleri ve deneyimli kadrosuyla işini hakkıyla yapan bir ünite. Özellikle Yeşim hanım işine oldukça hakim, ilgili, harika bir insan. Bebeklerimize gerçekten çok iyi baktılar ve 2 hafta sonra bize teslim ettiler. Böylece bebeklerimiz 35. haftada taburcu oldular. Kiloları doğum kilolarının birazcık üzerindeydi artık bundan sonrası bizdeydi. Onlar'a çok iyi bakıp yaşıtlarını yakalamamız gerekiyor. Normal doğum haftalarına daha 5 hafta vardı. Bu yüzden çok sabırlı olmalı ve özel ilgi göstermemiz gerekiyor.

Kocamla birlikte ellerimizde birer ana kucağı, bebeklerimizle atladık arabaya evimize geldik.

Asıl macera şimdi başlıyor:))

Sevgiler,
Üçüz Annesi