30 Mart 2015 Pazartesi

Hello Baby:)



Avrupa'nın en büyük bebek mağazası Hello Baby'nin,  Bostancı E5 üzerindeki şubesi ben hamile kalmadan bir kaç ay önce açılmıştı. İhtiyacımız olacak tüm ürünleri toplu bir şekilde görmek ve bilgi sahibi olmak için hamileliğimin ilk aylarında bir kaç kere gidip gezmiştik. Avrupa'nın en büyüğü olduğuna göre üçüz bebek arabası bulabileceğimizi ummuştuk ama bu arabaları Türkiye'ye getirmiyorlarlarmış. E haklılar, bizde o uzun arabaları rahat rahat kullanacak yollar, asansörler, onları rahatça sığdıracak araçlar olmadığına göre. Biz de zaten bu yüzden vazgeçip bir ikiz bir de tekli araba almaya karar vermiştik.
Mağaza oldukça büyük ve nerdeyse aranılan herşey var. Oyuncak, bebek arabası, oto koltuğu, mama, oyuncak, şampuan vs. Herşey iyi hoştu ama koskoca mağazada bebek oyun salonunun olmaması çok saçma gelmişti bana.
Bu haftasonu oto koltuğu almak için tekrar gittikki ne görelim çok büyük olmasa da güzel bir oyun alanı yapmışlar. Çocuklar iki tepindi mutlu oldular:) Sanırım burayı e-bebek satın almış. Henüz ismi değişmemiş ama içeride değişiklikler başlamış. Bir de restorant kısmına çocukların yiyebileceği köfte gibi yemekler de eklerlerse çok güzel olacak.
Başta bu tarz mağazalar olmak üzere bence avm, restorant ve cafelerde 1-3 yaş arası bebekleride düşünmek lazım. Yani emekleyen ve yeni yürümeye başlayan bebekleri. Mesela bizimkiler henüz yürüyemedikleri için bebek arabasında çok sıkılıyorlar. Yere atalım emeklesinler, sıralasınlar da olmuyor. Geçen ay Dubai'deyken bir Avm'de görmüştüm. Avm'nin göbeğine kocaman bir bebek oyun alanı yapmışlar, sadece bu yaş grubu bebekler için. Müthiş bişey! Ben de oturdum internette oyun alanı olan yerler bakıyorum ama malesef bir çoğu şu an bize hitap etmiyor.
İnsan elin yabancı ülkelerine gidince özeniyor valla. İsveç'te de bebekler ve çocuklar için ne mekanlar vardı. Üstelik bunlar halka açık ücretsiz alanlar.

Buradan o koca koca Avm'leri yapanlara, güzel restorantları açanlara sesleniyorum. Çok değil şöyle küçük bir top havuzu, 1-2 güvenlikli salıncak, kaydırak ve tabiki temiz ve yumuşak bir zemin sizi tercih etmemiz için çok büyük bir sebep:)

Sevgiler
Üçüz Annesi

27 Mart 2015 Cuma

DSSK yani Dışarıda Sık Sorulan Sorular:)

Üçüz anne babası olmak, yollara döküldüğünüz andan itibaren türlü soruya maruz kalmak demektir. Çok klişe sorularımız var. Aykırı sorularımız var. Cevaplara inananlar var, inanmayanlar var. İyimserler var, duacılarımız var, daha da zor olacak beter olacakçılar var. Kendilerinin bir çocuklarını üçüzlerden daha zor olduğunu szannedenler var, var da var.

En sık sorulan sorular ve bu sorularda sıkılan anne-babanın verdiği saçma cevaplar;

Aaaaa ikiz mi?

Genelde bende ikiz arabasında oğlanlar,annede de tekli arabada Nil İpek oluyor. Avm'de, yürüyüşte eğer biraz mesafeli yürüyorsak ve meraklı kitle ilk oğlanları görüyorsa aaa ikizlere bak diyor. İkiz mi bunlar sorusu, her ne kadar iki kardeş bebek için normalmiş gibi görünse de yoo değil diyorum. Tabi bizimkiler ekseriyetle, aynı kıyafet ve ayakkabıyla olduklarından soruyu soran hafif bir afallıyor. Bu sefer 50g daha ağır olanın, abi olduğunu düşünüyor, diğeri en erken 9 ay sonra doğmuş kardeşi oluyor haliyle :) Ben hayır öyle değil, bunlar aynı gün doğdu diyorum. Kardeş mi değiller yoksa diye devam ediyor sorusuna muhatap kişi. Hayır kardeşler ama ikiz değiller, hem de aynı gün doğdular diyorum. Neyse muhatap "ama ben anlamadım, nasıl oluyor" diye soruyor. İkiz değiller, üçüzler! İkizi gördüklerinde meydana gelen mutluluktan, bir parça şaşkınlık ve korku moduna geçen kişiye verilebilecek yanıtlar aslında çok.
Ama biz tabiki sadece çok bunalınca böyle saçma cevaplar veriyoruz. Genelde, o kadar da korkunç bir şey olmadığını ispat etmeye çalışırcasına gülerek evet üçüz diyoruz
Çoğu zaman da biz ilerledikten sonra arkamızdan şu konuşma geçiyor; "İkizleri gördünüz mü çok tatlı, aa bi tane daha var". Bir kaç saniye sonra artık duymaya çok alışkın olduğumuz kısık ve şok olmuş bir ses tonuyla "üçüz mü yoksa aaa üçüz üçüz diyorlar"

Sahi üçüz mü?

Keşke bu soru ile bitse. Üçüz bebek insanı zorla sosyalleştirecek bir durum. Bu soruyu soran herkes sohbet etmeye başlıyor. Üçüz olduğunu öğrenen kişinin size özelmiş, mahremmiş demeden mutlaka ama mutlaka soracağı (default question) bir soru var, hazırlıklı olun.

Hafif kısık bir ses tonuyla "TÜP BEBEK mi?"

Tüp bebekse evet der kurtulursunuz. Tüp değilse ee nasıl oluyor sülalede var mı başka üçüz diyor. Hayır yok diyoruz. Eee nasıl oldu o zaman der gibi meraklı bir bakış atıyor. Ve iç sesim atağa geçiyor. "Yahu bebeğin oluşum şekli neden bu kadar önemli oldu sizin için. Ve neden kısık sesle soruyorsun, biz seninle 40 yıllık ahbabız da diğerleri duymasın diye mi bu sırrı. Ben sana soruyor muyum senin çocuğun nasıl oldu diye ki sorsam ne diyeceksin, normal yolla mı oldu diyeceksin? Normali ne ola ki:)Tüp yada başka bir tedavi yöntemi anormal mi?" İç sesim konuşmaya devam ederken cevabını alamayan meraklı kişi muhabbeti başka bir boyuta getirerek " Bizim de 9. dereceden kuzenin arkadaşının ikizi olmuş tüp bebek tedavisiyle":)))

Hepsi sizin mi?

Bu sorulardan sonra muhtemel gelecek bir soru da: hepsi sizin mi?  Eşim 80-90 kg olsa inanacaklar ama 55 kilo olduğu için en çok "nasıl taşıdın bebekleri, zor olmadı mı?" soruları geliyor. Hadi O öyle ama ben kilosuyla yere sağlam basan bir adamım, beni nasıl yakıştıramıyorsunuz?:)

Zor olmuyor mu bakmak, biz 1 taneye zor bakıyoruz ( 1 tane çocuğu olup, biz çok kolay bakıyoruz diyen çıkmadı)

Ben önceden türlü komik cevaplar veriyordum. Şimdi durumun ciddiyetini çabuk kavrasınlar diye çok zor diyorum. Kısa net. Çünkü insan bir yerden sonra tekrar ediyor kendini. Yanlarında 2-3 yaşlarında bir çocuğu olan aileler hemen atağa kalkıyor. "Bu velet 5 çocuğa bedel. Çok zor büyütüyoruz bunu." Bana kalırsa Allah insanlara baş edebileceği kadar yük veriyor. Bir kere nasıl eşit olur. Bebeklerimiz prematüre oldukları için ememiyorlardı. Anne sütü günde 1-2 kez alıyorlardı. Onu da biberonla vermek zorundaydık. Her seans biberonlar sterilize ediliyordu. Her beslenme seansı, her bebek için 1,5 saat sürüyordu. 40ml mamayı 1,5 saatte ememeyen bebekten sonra temizlenmesi gereken bir ton alet edavat çıkıyordu. Nefes alması hastanede düzene oturmuş 3 bebek bizimkisi. Kendilerinin üçüz bebeklerden daha zor bebeğe sahip olduğunu sanan, 40. haftada 3-4 kg bebek doğurmuş dertli anneciklere Allah'tan sevimli üçüz bebekler diliyorum:))

Zor ama Allah yardım ediyor dediğimiz felaket tellalcıları , daha dur hele ... şeklinde başlıyorlar korkutma girişimlerine. " Hele bir emeklesinler, hele bir diş çıkarsınlar, hele bir yürüsünler, hele bir ateşlensinler, hele bir sokağa çıksınlar, hele bir ... Yani bizi diri diri öldürüyorlar :) Başımızda bizim fark etmeğimiz ve onları görebildiği kötü birşey varmış gibi bize davranıyorlar.

Üçü aynı anda mı ağlıyor?

Bazen evet ama çoğu zaman hayır. Çünkü hepsinin ağlama nedenleri ayrı. Sina çabuk acıktığı için ilk ağlayan o oluyor. Açlık ve uyku ağlama sebepleri. Ali Tuna genelde uykuya dalamadığı zaman çok sinirli oluyor ve ağlamaya başlıyor. Nil İpek'in ek gıdalara karşı bir antipatisi var. Meyve, çorba, yoğurt vermezsen ağlamaz. Ama yemek zorunda olduğu için ağlaması kaçınılmaz. Ama ayni anda agladiklarinda ne oluyor? Kisa sureli minik bir kriz😃

Kaç kişi bakıyorsunuz?

yada

3 bebeğe bakmak zor olmuyor mu kaç kişi bakıyorsunuz, biz tek bebeğe anneanne, babaanne,anne, bakıcı tüm sülale anca bakabiliyoruz siz napıyorsunuz?
Ayda 1 değiştirdiğimiz bakıcıların, işe alışma devresini tamamladıktan sonra işi bıraktığı düşünülürse, o süreçte ne kadar yardımları olduysa o kadar oldu. Geri kalan tüm zamanda biz kendimiz bakıyoruz.

Tabi soru sormayıp biz de orda yokmuşuz gibi, gördün mü üçüzleri diyenleri, hiç birşey yapmadan selam verenleri, izin almadan bebeklere dokunanları (aa biblo gibi) sadece maşallah, Allah kolaylık versin diyenleri unutmamak gerek.

Sevgiler,
Üçüz Babası

23 Mart 2015 Pazartesi

Üç Bebek Annesinin, Halinden Şikayetçi Bir Bebek Annelerine, Bir BebekBakıcılarına ve Dünyaya İsyanı:)


Anne evinde yatarak geçen hamilelik günlerinden.





















Aşağıda yazacağım yazı, hiç bir sıkıntısı olmadığı halde (Allah kimseye yaşatmasın) hamilelik sürecinin çok zor olduğunu düşünen anne adaylarına, bir bebek doğurup isyan eden annelere ve bir tanecik bebeğe bakmakta zorlanan bakıcılara ve diğer çok bilmişlere gelsin. İstisnalar kaideyi bozmaz diyerek isyanıma başlıyorum:)

Siz! 9 ay mutlu mesut bebeğiniz büyümesini içinize sindire sindire, tadını çıkara çıkara, cicili bicili kıyafetler giyip ortada gerine gerine dolaşan, bazen kaprisli, çokca şımarık tavırlarla hamilelik dönemini geçiren anne adayları!
Siz! Dünyanın en zor işi olduğunu düşündüğü,(herkesi peşinde seferber ettiği bir hamilelik ve doğum süreci ardından)  bir bebek dünyaya getirip yanında en az 3-4 yardımcı kişi olduğu halde, gazıydı, beslenmesiydi, kakasıydı, uyku sorunuydu gibi doğal ve çoğu kontrol edilebilir süreçleri dünya meselesi yapan ve bunun adına "lohusayım ben" (?) diyen yeni annecikler!
Ve en gıcık olduklarım;
Siz! ne diploması ne sertifikası olduğu halde, hatta daha önce profesyonel bir çalışma hayatı bile olmayan, sanki aynı anda hem evinin temizliğini hem yemeğini yapıp, çocuklarına hiç bakmamış gibi davranan, tek bir bebeğe bakmanın dünyanın en zor mesleği olduğunu düşünüp, yok iş yapmam yok yemek yapmam, maaş+ssk+evdeki küçülenlerinizi isterim diyen bakıcı (?) hanımefendiler!

Size neden mi isyan ediyorum. Biraz dramatik gelebilir ama şöyleki;

Çünkü ben sizin gibi 40 haftalık rahat bir hamilelik süreci geçirip planlı programlı, süslü püslü hastane odalarında, doğum fotoğrafçım kapıda, herşey hayalimdeki gibi bir doğum yapıp,tek 1 bebek dünyaya getirip doğum sonrası onu öpüp koklayamadım. 32 hafta 5 gün, her anı riskli ve endişeli günler sonunda, beklenmedik bir anda 3 bebek dünyaya getirdim.(12. haftada profesörlerden bebeklerden birinin alınması daha doğrusu kalbine zehir enjekte edilerek öldürülmesi önerisi, 20.haftada servikal açılma yani düşük riski ile ev hapsinin başlaması, mümkünse hiç ayakta kalmama,tuvalete bile dikkatli gitme, hastane kontrollerinde tekerlekli sandalye ile dolaşma, 28. haftada kolestaz yani gebelik sarılığı, deli gibi vücudumun kaşınması, uykusuz geceler, 1 hamile kotu 2 hamile tişörtü, bol bol pijamalarla hamileliği tamamlama)

Doğum yapar yapmaz bebeklerime sarılıp onları koklamak yerine, onları sadece 5 dakika görüp, bebeklerim yoğunbakım odasında ben yukardaki odada 2 gece hastanede kaldım. Annemin özene bezene hazırladığı çarşaflar, nevresimlerle lohusa yatağım hazırlanamadı çünkü 15 gün boyunca hergün günde sadece 5 dk bebeklerimi görmek için hastaneye gittim geldim. Evde Onlar'ı düşünerek makineyle süt sağmaya çalıştım. Bebeklerime ilk kez 15 gün sonra dokunabildim. İlk aylarım onları doya doya sevip okşamak yerine, 7 aylık ve 2'şer kilo doğmuş minik bebeklerimi doyurmak, yıkamak, hastalıklardan korumak, onlara süt sağmak gibi yoğun bir tempo ile geçti. Onları alıp tek başıma dışarı çıkamadım. Bütün gün tek bir bebeği kucağıma alıp onu şımartamadım. Yada diğer aile büyüklerinin şımaratacağı kadar az değildi sayıları. Ve süreç boyunca bırakın insanlara naz, niyaz, kapris yapmayı yardım eden herkese minnettar oldum.

Bebek bakıcılarına isyanım ise şöyle. 3 bebek olduğunu duyunca zaten bakıcı bulmak imkansız gibi bir şey, hadi biri kabul eder gibi oldu, fiyatı 3 katına çıkarmak ne demek? 3 bebeğe bakmak zormuş, hadi, yaa ben neyin ne olduğunun hiç farkında değilim, değil mi? Ya hu senin kaç çocuğun var, kesin bir de peş peşe yapmışsındır Onlar'ı. Hatta çocuklarının bakımının yanı sıra evini toplayıp, yemeğini de yapmadın mı? Bu arada bu söylediklerim, daha önce 5- 10 yıllık tecrübesi olduğunu söyleyip (ya çocuklarına ya kardeşlerine baktığından bahsediyor) 3 bebek bakımı için acayip paralar isteyen ve çocukların altını değiştirip, yemeğini yedirmekten başka hiç birşey yapmayacak bayanlar için. Neyse bu bakıcı konusunu ayrıca yazacağım çünkü canım bu konuda çok sıkkın. Ama özetle söyleyeceğim şu ki, 3 bebek bakımı hiç de sandığınız kadar zor değil!

Nice insanlar çok istediği halde bebekleri olmuyor, niceleride kavuşamadan kaybediyor, yada türlü sıkıntılar çekiyor, çok sağlıklı olmayan bebekleri oluyor. Benim durumum riskli olduğu için hayalimdeki gibi bir hamilelik geçiremesem de, bebeklerim erken doğup, 15 gün yoğun bakımda kalmış olsalar da çok şükür sağlıklı bir şekilde kavuştum yavrularıma. Bu en büyük zenginlik. Bakımıymış, ağlamasıymış, kariyer hayatının bitmesiymiş, sosyallik kalmamasıymış değil sağlıklı bir şekilde kavuştuğunuz canınızın parçasına konsantre olun. Hamilelik, annelik dünyanın en güzel ve değerli duygusu olduğunu unutmayın!
Yani özetle demek istediğim halinize şükredin ve sağlıklı geçen her anınızın TADINI ÇIKARIN!

Sevgiler,
Üçüz Annesi

22 Mart 2015 Pazar

Pazar Gezmesi

Gayet uykusunu almis, dinc, dinamik ve kendi gibi bizi de uyutmamakta kararli Tunamatik sayesinde bu sabah gune saat 06:30'da basladik. Saat 07:15 gibi diger saz arkadaslari da eklenince Pazar sabahi biraz daha uyuyabilmek hayal oldu bize.Gerci gunlerin, aylarin, mevsimlerin artik pek bir farki kalmadi bana. Cogu zaman "bugun gunlerden neydi" modunda geciyor gunlerim. Pazar gununde bir farki kalmadi.
Neyse kuzularla yatak keyfiydi, kahvaltilariydi, odalarinin toplanmasiydi, biberonlarinin yikanmasiydi derken saatin hala 09:00 oldugunu farkettim. Erken kalkmanin guzelligide bu iste. Ofis calisma hayatimdan kalan erkenden uyanmanin MECBURİ oldugu durumlardan her zaman nefret etmis olsam da, isimi bitireyim hemen uyuyacagim diye kararlar alsam da kalkar kalkmaz tum fikrim degisiyor. Sanki 1-2 dk once, icimden pis pis soylenen ben degilmisim gibi, "ne iyi yaptim da uyandim, oh gun bana kaldi, hergun erken kalkicam" moduna giriveriyorum. 7. Ve umarim bu sefer uzun soluklu olmasini hayal ettigim sonuncu bakicimiz (aslinda yardimci diyelim) bugun izinli olunca, biz de hazir erken kalkmisken bugunu ailece gecirelim dedik. Hamileligim oncesinde, sirasinda ve sonrasinda sıkca gittigimiz Cemil Usta'ya kahvaltiya gittik. Pazar gunu acik bufe kahvaltisi oldukca zenginmis. Biz kahvaltimizi yaparken cocuklar uyudugu icin keyifli bir kahvalti yaptik. Bu arada yine gelenin gecenin goz hapsindeydik. Üçüz bebek sahibi olmak unlu olmak gibi bisey. Once yogun ilgi cok hosunuza gidiyor, bir sure sonra duruma alisinca siradanlasiyor. Ama sorular fiks! Birinci banko soru, üçüz mu? (he he evet) Ardindan hepsi erkek mi? ( yok pembeli, saci tokali olan kiz) Sonra, zor olmuyor mu? ( e zor tabi), ondan sonra, tek mi bakiyorsunuz? ( bakici kacmissa, evet)... boyle uzayip gidiyor muhabbet. Neyse biz kahvaltimizi yaptik, cocuklar uyandi. Onlara da bir seyler yedirmeye calistik ama pek yemek istemediler. 
Bu arada 3 bebekli bir aile olarak Cemil Usta'ya neden mi sık gidiyoruz?
1- Bize yakin
2- Yemekleri cok lezzetli. Ama en onemlisi
3- Kocaman bir bebek bakim odasi ve oyun salonu var.
Bebekli ve cocuklu aileler icin bu tarz mekanlar nimet.
Gerci bugun hem kalabaliktan hem de salgin hastaliktan korktugumuz icin cocuklari oyun salonuna goturmedik. 
Kahvaltidan sonra Bostanci sahilde biraz hava alalim dedik ama hava her ne kadar gunesli olsa da cocuklar icin hala cok soguk oldugundan fazla kalmadik. 
Erken baslayan pazar gunumuz disarda kahvalti, kisa bir sahil turu, evde baba yapimi pizza, anne yapimi kofte keyfi, bici bici ve uykuyla bitti. İnsanlik icin siradan biz üçüz ailesi icin yogun bir gun oldu:) Yeni hafta senden beklentilerime gelince, lutfen hava artik isinsin, cocuklar oyuncak kavgasi etmek, birbirlerini isirip sacini cekmek yerine, yurumektir, konusmaktir gibi faaliyetlere gecsinler. En onemlisi kazasiz, dertsiz, huzurlu bir hafta olsun.

Sevgiler,
Üçüz Annesi